Neyzenler, ney sazını öğrenmeye çalışanlar, kıyısından köşesinden Türk Müziği ile uğraşanlar, Mevlana’ya ilgi duyup neye merak salanlar ya da bir yerlerde ney icrası ile karşılaşanlar, kuvvetle muhtemeldir ki aşağıdaki diyalogda soran ya da yanıtlayan kişi olmaktan geri kalmamışlardır.

– Kaç senedir ney çalıyorsunuz?
– Ney çalınmaz efendim! Üflenir!
– Eeee… Şey… Ben… Affedersiniz…

Peki işin aslı öyle mi?
Ney üflenir ama çalınmaz mı?

Bu soruya en doğru yanıtı verebilmek için, iki kavramı ayrı ayrı ele alalım.

Kelime anlamı olarak “Üflemek”
¹ Türk Dil Kurumu’na göre “üflemek” kelimesinin 3. Anlamı;
Nefesli çalgıları çalmak.

“Arkadaş çalgısını bir iki defa üfledikten sonra döndü.” – O. C. Kaygılı

Kelime anlamı olarak “Çalmak”
² Türk Dil Kurumu’na göre “çalmak” kelimesinin 3. Anlamı;
Bir müziği dinlemeyi sağlayan aleti çalıştırmak.

“Fevkalade zekidir, iyi dans eder, piyano çalar, tenis oynar, ata biner, avcıdır, kayakçıdır.” – R. H. Karay

Aslında kelime anlamlarına baktığımızda, ikisinin de aynı şey olduğunu açıkça görebiliyoruz.

Öyleyse bu anlaşmazlık nereden kaynaklanıyor?
Ney dışında böyle bir anlaşmazlık var mıdır?

– Zurna çalmak yerine Zurna üflemek
– Kudüm çalmak yerine Kudüm vurmak
– Türkü söylemek yerine Türkü çığırmak

Yukarıdaki örneklere baktığınızda, müziğimiz içerisinde “çalmak” kelimesinin birçok karşılığı olduğunu görebilirisiniz. Bu örnekleri çoğaltabiliriz; fakat göreceğimiz şey hep aynı olacaktır. İzninizle bu saydıklarımdan bir kaçını öne çıkarmak istiyorum.

Hiç şu cümlelere şahit oldunuz mu?

– Kudüm çalınmaz kardeşim! Vurulur!
– Türkü söylenmez hemşerim! Çığırılır!

Özetle;

“Çalmak” kelimesi sadece ney için değil, müziğimizin genelinde farklı kelimelerle ifade edilse de ney dışında herhangi bir karmaşa yaratmamaktadır.

Peki bu karmaşaya sebep olan ne?

Aslında bunun en büyük sebebi Mevlana’nın Tasavvuf dünyasındaki çok büyük yeri olması ve yine kendisine ait Mesnevi adlı eserinde ilk 18 beyitini Ney’e ayıracak kadar bu saza ayrıca bir anlam yüklemesidir. Ney’in tarihçesinde bu önemli bir noktadır ve ney Tasavvuf’un simgesi olmuştur adeta.

Üflemek tabiri bu mistik yaklaşımdandır. Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim’de de insanın yaratılışı ile alakalı olarak, Allah’ın insana kendi ruhundan üflemesinden söz edilir ki en büyük dayanak noktası da budur.

Secde Suresi 9. Ayet (7-9)

“Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah’tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.” (Diyanet İşleri Başkanlığı Tercümesi)

Haliyle ayette geçtiği manada üflemek tabiri ile örtüşen ney ve Mevlana’nın bu konuda şüpheleri yok edercesine neyi adres göstermesi sonucu, Ney Üflemek tabiri kabul görmüştür.

Ney Tasavvuf’un Tekelinde midir?

Elbette hayır. Buraya kadar yazdıklarım, günümüze kadar gelen bir süreç ve rehber alınan kaynakların daha iyi irdelenmesi için bazı çıkarımlardır.

Ney sahip olduğu geniş ses sahası itibariyle, bir çok müzik türünde icra edilmesi mümkündür. Onu mistik bir dünyanın içine sığdırmaya çalışmak yersiz ve bencilce olur.

Asla ve asla bu saz dini bir sembol kabul edilerek birilerine dayatma ile üflemek kavramı da kullandırılamaz. Şahsi kanaatimce de herhangi bir cisme anlam yükleyerek, onları kutsal veya mübarek kabul etmek Hz. Muhammed’in Kabe’de yerle bir ettiği putlardan farksızdır.

Bu tabir diğer enstrumanlar için kullanılamaz mı peki derseniz, öncelikli amacım bu tartışmalardan neyi çekip çıkarmak olacaktır. Diğerlerini de uzun vadede ehil olanlar ele alırlar diye ümid ediyorum.

Siz siz olun, öttür şu neyi de bi dinleyelim demeyin sakın; çünkü bu bahsettiğimiz kavramların da dışında aşağılama, değersizleştirme olarak kabul gören bir tavırdır toplumca. Hoş karşılanması beklenemez.

Sonuç olarak isteyen üfler, isteyen çalar.
Bu kimsenin karışabileceği bir şey değildir.
İkisi de doğru kavramlardır ve ikisi de kabul görmüş ifadelerdir.
Gönlünüzden geçen ne ise, onu yapmak da özgürsünüz efendim.

Eğer ki bu bağlamda biri size yine “Ney çalınmaz, üflenir…” diye diretirse, “Ne olursan ol yine gel.” diyen “hoşgorü” timsali Mevlana’yı hiç anlamamış demektir. “Ayıpları örtmede gece gibi ol.” sözü de sizin bu durumda sergileyeceğiniz en büyük erdem olacaktır.

Saygılarımla…
Neyzen Engin Canlı